Futbolda dünyanın en üst düzeyde kurallarını FIFA koyuyor ve ülke federasyonları da buna tabii oluyorlar. Biz aynı zamanda bir UEFA üyesiyiz ve onun düzenlediği turnuvalara katılım gösteriyoruz.
Geçen sezonun Şampiyonlar Ligi Finali ülkemizde düzenlendi. Final öncesinde stadyumun durumunu görmek için UEFA’dan sürekli gözlemciler geldiler ve raporlar düzenlediler; eksikler son ana kadar gösterildi ve tamamlatıldı.
UEFA, Şampiyonlar Ligi’ni endüstriyel futbolun en üst seviyesi olarak görüyor. Onu dünyaya doğru pazarlayabilmek, oradan kazanç elde edebilmek, ürününü korumak için teknolojinin gerektirdiği her türlü araç gereci, insan kaynağını kullanıyor.
Geçtiğimiz günlerde Federasyon Başkanı Mehmet Büyükekşi, futbolumuzun marka değeri, izlenirliğini yükseltmek için tedbirler almak istediklerini, bu yönde de çalışmalar yaptıklarını ifade ettiler.
Bu açıklamadan sonra soralım;
– Pendikspor-Fenerbahçe bir Avrupa karşılaşması olsaydı UEFA Pendik Stadyumunda oynanmasına izin verir miydi? Benim yanıtım, hayır olurdu.
– Eğer UEFA izin vermiyorsa; TFF bu maçın oynanmasına nasıl izin verdi?
Bakın, ben stadyumun küçüklüğünden söz etmiyorum. Avrupa’da bu kadar olmasa da küçük ölçekte stadyumlar var; ancak çevresi böylesine açık, etraftan rahatlıkla müdahale edilebilecek bir stadyum gerçeğini tartışıyorum.
Ayrıca Avrupa’da küçük ölçek dediğimiz stadyumlar o ülkenin ve takımının da ölçeğiyle orantılı oluyor.
Daha büyük kalabalıkların futbolu izlemesinin yolu yöntemi 1-2 Bin kişilik stadyumlar olmamalıdır. O zaman iddianızla çelişmiş olursunuz.
Zeminin durumu hakkında yorum yapamıyorum; ancak dün Fenerbahçe’nin 3 oyuncusu sakatlık gerekçesiyle değişti. Burada zeminin etkisi olmuş mudur, en doğru cevabı Fenerbahçe’nin sağlık ekibi verecektir.
Pendik Stadyumu’nu biliyorum, gençliğimde birkaç defa gitmişliğim de vardır; küçük, sevimli bir semt stadyumu havasındadır. Modern katkılar yapıldığını da görüyoruz; ama şu bir gerçek halen inşaat halinde olduğu da çok açık. Eskiden Kasımpaşa Stadyumu da benzer durumdaydı, sonradan düzeltildi.
Bir Süper Lig karşılaşmasının nerede oynandığını anlatabilmek için bu geniş özetten sonra karşılaşmaya geçebiliriz.
İsmail Kartal Avrupa Konferans Ligi’nde oynattığı yedeklerini tekrar kulübeye çekip, Süper Ligin “ciddiyetine” yakışacak şekilde as kadroyla çıkarken stoperde Djiku’nun yerinde Milli maçlarda iyi bir performans göstermiş Samet’e formayı vermişti.
İlginç gelişme devre arasında yaşandı Fenerbahçe’nin stoper tandeminin diğer oyuncusu Becao da maçı yarıda bırakırken, karşılaşmanın sonlarına doğru Samet de kramp gerekçesiyle oyundan çıktı.
Bu şekilde Fenerbahçe’nin stoper hattının tamamı sakatlanmış oldu.
Şimdi İsmail Kartal’ın önüne her şey yolunda ilerlerken yepyeni 3 bilinmeyenli bir denklem problemi çıktı. Üstelik bu gelişme çok zorlu geçmesi muhtemel Trabzonspor karşılaşması öncesinde yaşanmış oldu.
Pendikspor, Fenerbahçe’nin gücünü önceden peşin olarak kabullenmiş olacak başına büyük dertler açmamak adına sahasına yerleşip, topu da rakibine bırakmayı tercih etti.
İlk yarıyı bu nedenle 292’ye karşılık 95 isabetli pasla tamamladı. Rakip kaleye bir defa gitme teşebbüsünde bulunurken, ne ceza sahasında göründü, ne bir isabetli şut çekti, ne bir orta yaptı.
Böyle kapalı bir savunma anlayışına karşı belki de sezon başından bu yana ilk defa oynadı Fenerbahçe.
Çünkü daha önceki rakiplerinin tamamı neredeyse karşılaşmanın başlarında en azından ikinci bölgede baskı yapıp, top almaya veya oralarda direnmeye çalışıyordu.
Hafta arası Konferans Ligi’ndeki rakibi Ludogorets mesela bu şekilde oynamıştı.
Pendikspor’un yeni teknik direktörü buna bile cesaret edemedi.
Kalabalık bir yarı alanın içine doluşan 21 oyuncu bu bölümün parselasyonunu yapmaya, topla oynamak için kendisine alan yaratmaya çalıştı.
Fenerbahçe ceza sahasına yaklaştıkça kalabalık alan daha sıkıştı ve pas alışverişi çok daha zor bir hale dönüştü.
Karşılaşmanın ilk yarım saatinin özeti buydu.
Pendikspor’un başına da bu sezon diğer takımların ne geldiyse yine topla oynamaya çalışma gayretinden geldi.
Ceza sahasının hemen önünde topla çıkmaya çalışırken araya giren İsmail topu önce İrfan Can’a kazandırdı o da çizgiye ineceğini gösteren Osayi’ye çıkardı. Osayi, pasını Dzeko’ya atmak isterken kalecinin bacaklarının arasından yön değiştirip gol olarak kaleye girdi.
İlginç bir goldü ve böylesine sıkışmış bir karşılaşmada da oluşabilecek karambollerden biriydi.
Golle birlikte Fenerbahçe bu sezon 10. defa 3 puanlık paketi cebine koymuş oluyordu. Bundan sonra Pendikspor’un bir şeyler yapması gerekiyordu ama gücü yetebilir miydi ya da zaten galip durumdaki takımın istediği olmuşken buralardan çevirebilir miydi, kuşkusuz cevabı daha önce 18 defa öğrenildiği için sonu neredeyse herkesçe biliniyor gibiydi, öyle de oldu.
Fenerbahçe golden sonra çok daha rahat oynamaya başladı. 1-0’ın verdiği avantajla özgüvenli bir şekilde topla oynarken aradığı ikinci gol de devrenin sonlarına doğru geldi.
İkinci yarı Pendikspor için yapacak çok fazla seçenek olmadığından muhtemelen “işimizin keyfini çıkaralım, biraz top oynayalım” dercesine ilk devreden farklı şekilde biraz varlık gösterdiler.
İkinci yarı Pendikspor topla ilk yarıdan 2 kat daha fazla paslı oynama şansı elde etti ama bu kalelerinde 3 gol görmelerine engel olamadı.
Dzeko 3 gollü performansı ile yıldızlaşıp; ikişer asistle Szymanski ve Ferdi’nin gollere katkı sağlarken, Fred’in yerine oyuna giren Zajc %99’luk isabetli pas istatistiği ve 3. golden önce Szymanski’ye attığı kilit pasla dikkat çekti.
Ancak bu maçta gollerden öte esas katkıyı veren oyuncu İsmail Yüksek oldu. Bu oyuncunun gerçek dikkat çekici performansını önümüzdeki hafta İsmail Kartal’ın kafasını meşgul edecek stoper denkleminde karşılaşma sırasında orta alanda göstereceği mücadeleyle Trabzonspor karşısında izleyeceğiz muhtemelen.
Fenerbahçe 9 Avrupa karşılaşmasına 10. Süper Lig galibiyetini ekleyerek 19 maçlık bir yeni bir seriye imza attı.
Bu şu ana kadar yakın dönemde karşımıza çıkan en başarılı galibiyet serisi de oldu.
İsmail Kartal büyük teknik direktörlük gösterisi yapıyor!